top of page
  • Yazarın fotoğrafıVuslat Çamkerten

"Sen de o karanlığa ait olabilirsin"



Elindeki sayfaları masanın üstüne bırakırken, “İlk fırsatta sakin kafayla okuyacağım,” dedi Tülin, konsolun üstündeki karafı gösterdi. “Kendine şarap koy.” Mutfak her zamanki gibi düzenli, tezgâhın üstü neredeyse boş, kendime dolaptan bir kadeh alıp içeri döndüm. Veran- daya çıktık, mermer korkulukları geçip taşlık kıyıya indik. “Şu senin Bostonlu şair arkadaşın dergide bir şiirini yayınlamamıza izin verdi, aracı olduğun için tekrar teşekkür ederim,” dedim. “Nilay harıl harıl çevirisiyle uğraşıyor.” “Benden geldiğini biliyor mu?” “Hayır, benim iletişime geçtiğimi sanıyor. Olumlu dönüşe şaşırdı tabii ama daha çok işin kendisiyle ilgilendi. Zaferleri seviyor.” “Aranız düzeldi mi bari?” “Fena değiliz. Bazen birbirimizi yabancıladığımız için hırçınlaşıyoruz sanırım, gerçi bir yandan alışıyoruz, ama alışmak iyi mi, kötü mü, onu henüz bilmiyorum.” “Daha çok yeni tanıyorsunuz birbirinizi.” “Remzi’yle seni düşününce bizim birkaç ayımız nedir ki, haklısın.” “Zamanı ölçmeyi unut Mustafa. Bir insanı tanımanın, onunla mutlu olmanın zamanla ilgisi yok. Kendimizle bile defalarca bambaşka hallerde, bambaşka istekler ve beklentilerde karşılaşıyoruz. Siz beraber büyümeye bakın. Senin gibi biriyle yaşamak da kolay değildir inan bana.” “Kendime kapanmayı seviyorum. Ama böyle zamanlarda Nilay onu es geçtiğimi düşünüyor.” “Bizim ülkemizde yalnız yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilmezler.” “Kriz gibi geliyor bazen.” “Bilmez miyim,” dedi gülerek. “Girelim mi, üşüdüm biraz.” Kapıyı arkamızdan çektim. Kanepeye oturduk, etekleri dizlerinden aşağı döküldü. “Söylesene, insan Remzi gibi biriyle yaşamaya alışabiliyor mu?” “Önce ne yapacağını bilemiyorsun galiba. Beraber yediğin içtiğin, aynı filme gülüp ağladığın adamın senden ayrı, uçsuz bucaksız bir başka dünyası olduğunu bir anda kabullenemiyorsun. Gerçek dışı geliyor.” “Nasıl baş ettin?” “Aklının içinde yabancı yerler, yabancı insanlar, kimsenin bilmediği hikâyelerle dolu dünyalar kuran, sonra da oturup bunları yazan bir adamla baş edemezsin. O yüzden ne Remzi’nin ne de onun bu hallerinin bende yarattığı duygunun karşısında durmayı hiç düşünmedim.” “Nilay da senin kadar soğukkanlı olabilecek mi acaba.”

“Siz biraz daha şanslısınız. Büyük bir ortak zevkiniz var mesela, ikinizin de en sevdiği yazar aynı. Ben Beauvoir okurken, Remzi ağaçlardan inip de yanıma gelemezdi bir türlü.” “Ah Calvino!” Boşalmış kadehimi havaya kaldırdım. “Calvino’ya,” diye karşılık verdi. “Ben çıkayım artık, Nilay bana gelecek bugün, yürümek istiyorum, ancak yetişirim. Dediklerini de yolda düşüneceğim.” “Varmak istediğin yeri aklınla değil, kendini bir bütün olarak duyumsayarak düşün Mustafa, Nilay’la ilişkini de böyle değerlendir.” “Bazen kimseye ait olmak istemediğimi düşünüyorum.” “Belki de olmamalısın. Bazı yazarlar için en tehlikeli şey budur. Bunları bana mı bırakıyorsun?” Tütünümü, kâğıdımı, filtremi, çakmağımı tek tek uzattı. “Sen de o karanlığa ait olabilirsin.” Bahçe kapısı arkamdan kapandı, duvara yaslanıp sigaramı sardım. Varacağım yerin haritası cebimdeymiş gibi paltomun ceplerini yokladım. Bacaklarım sabırsızlıkla karıncalandı.


Bu pasaj, "Ona Çok Benziyorum"dan alıntıdır.

2019




46 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

"Darling"

bottom of page